-
1 сдавать
несов.; сов. - сдать1) devretmek; teslim etmekсдать де́ло но́вому рабо́тнику — işi yeni görevliye devretmek
сдать ва́хту — мор. vardiyayı teslim etmek / devretmek
сдать това́р зака́зчику — malı siparişçiye teslim etmek
сдава́ть ору́жие — silahını teslim etmek
э́ти парово́зы давно́ сданы́ в музе́й — bu lokomotifler çoktan müzelere kaldırılmıştı
сдать заво́д в эксплуата́цию — fabrikayı işletmeye açmak
2) (geri) vermek, iade etmek; bırakmakсдать ве́щи в бага́ж — eşyayı bagaja vermek
сдать пальто́ на ве́шалку — paltosunu vestiyere bırakmak
сдава́ть кровь (о доноре) — kan vermek / bağışlamak
сдать что-л. в ремо́нт — tamire vermek, tamir ettirmek
3) (внаем, в аренду) kiralamak, kiraya / icara vermek4) разг. üstünü vermekсдать сда́чу — paranın üstünü vermek
5) ( карты) vermek, dağıtmak6) vermekсдать экза́мен — sınavı vermek
за́втра он сдаёт экза́мен — yarın sınava giriyor
сдать экза́мен по фи́зике на "хорошо́" — sınavda fizikten iyi almak
7) teslim etmekсдать го́род неприя́телю — şehri düşmana teslim etmek
8) düşmek; bozulmakон си́льно сдал по́сле боле́зни — разг. hastalıktan sonra çok düştü
••моро́з сдаёт — soğuk düşüyor
-
2 herausgeben
heraus|gebenirr vt1) ( herausreichen) dışarı vermek2) ( aushändigen) teslim etmek3) ( Wechselgeld) üstünü vermek(-in);sie haben mir falsch herausgegeben paranın üstünü yanlış verdiniz4) ( Buch) yayımlamak5) ( Aktien) çıkarmak6) jur iade etmek, geri vermek -
3 rausgeben
raus|geben1) ( herausreichen) dışarı vermek2) ( aushändigen) teslim etmek3) ( Wechselgeld) üstünü vermek(-in);sie haben mir falsch rausgegeben paranın üstünü yanlış verdiniz4) ( Buch) yayımlamak, çıkarmak -
4 rausgeben
-
5 rendre
v t1 ce qu'on avait geri vermek◊Je lui ai rendu les clés. — Ona anahtarları geri verdim
2 un achat geri getirmek3 faire devenir (suivi d'un adj.) etmek◊Cela me rend fou. — Bu beni deli ediyor.
4 rendre visite à qqn birini ziyaret etmek5 rendre service à qqn birine yardım etmek6 kusmak7 ifade etmek◊L'ambiance est bien rendue dans le film. — Ortam filmde iyi ifade edilmiş.
-
6 сдача
ж1) devretme, devir (- vri); teslim (etme)сда́ча дежу́рства — nöbet teslimi
2) ( внаём) kiralama, kiraya / icara verme, icar3) ( капитуляция) teslimсда́чи не на́до — üstü kalsın
дать сда́чу с рубля́ — bir rublenin üstünü vermek
5) карт. verme, dağıtmaнепра́вильная сда́ча — maldon
-
7 monnaie
n f1 para [pa'ɾa]2 pièces bozuk para◊Je n'ai pas de monnaie. — Bozuk param yok.
3 différence para üstü [pa'ɾa ysty] -
8 üst
1.1) ве́рхняя часть, верх (чего-л.)üste — наве́рх, вверх
üstte — наверху́
üstten — а) све́рху; б) пове́рхностно, неглубоко́
evin üstü — верх / ве́рхняя часть до́ма
2) пове́рхностьmasanın üstü toz içinde — на столе́ пыль
toprağın / yerin üstü — пове́рхность земли́
3) оде́ждаüstünü değiştirmek — поменя́ть оде́жду, переоде́ться
üstü pek kirli — он о́чень гря́зный, он в о́чень гря́зной оде́жде
4) разг. ста́рший по слу́жбе, нача́льникüstler — нача́льство, верхи́
5) изли́шек, оста́ток; сда́чаüstü kalsın — сда́чи не на́до
2.yüz liranın üstünü verebilir misiniz? — вы мо́жете дать сда́чу со ста лир?
1) ве́рхнийpınarın üst yanında — в верхо́вьях родника́, у исто́ков родника́
2) ста́рший (по званию, должности, служебному положению)üst komutanlar — воен. ста́рший нача́льствующий соста́в, ста́рший комсоста́в
3.üst makam — вы́сшая власть, вы́сшее нача́льство
в функции служ. имениAhmet artık kırk üstünde olmalı — Ахме́ду, должно́ быть, бо́лее сорока́ [лет]
üstümde para yok — при мне нет де́нег, у меня́ с собо́й де́нег нет
çay üstüne çay içmek — пить чай ча́шку за ча́шкой
tel üstüne tel çekmek — посыла́ть одну́ телегра́мму за друго́й; по по́воду чего, о чём
bu şey üstüne bilgi vermek — дава́ть све́дения / информа́цию о чём
üstü — (в сочетании со словами, обозначающими время) под, к, о́коло
akşam üstü — под ве́чер, к ве́черу
bayram üstü — под пра́здники
yemek üstü — к обе́ду
- üstünden••- üstüne almaküstündeki üstünde, başındaki başında — погов. в чем мать родила́, без оде́жды
- üstünden atmak
- üstüne atmak
- üst başı
- köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar
- üstüne basmak
- üstü başı dökülmek
- üstüne başına etmek
- üstüne bir bardak soğuk su içmek
- üstüne bir iki güneş doğmak
- üstüne çekmek
- üstüne çevirmek
- üst çıkmak
- üst gelmek
- üste çıkmak
- üstünde dökülmek
- üstünde durmak
- üstüne düşmek
- üstüne evlenmek
- üstüne fenalık gelmek
- üstüne geçirmek
- üstünden geçmek
- üstüne gelmek
- üstüne gitmek
- üstünü görmek
- üstüne gül koklamamak
- üstüne güneş doğmamak
- üstünde hakkı olmak
- üstünde kalmak
- üstüne kalmak
- üstüne kapanmak
- üstüne koymak
- üstüne kuş kondurmamak
- üstüne olmuyor
- üstüne oturmak
- üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
- üstüne perde çekmek
- üst perdeden konuşmak
- üstüne sevmek
- üstüne titremek
- üstüne toz kondurmamak
- üstüne tuz biber ekmek
- üstüne üstüne gitmek
- üstüne varmak
- üstüne yaptırmak
- üstüne yatmak
- üstüne yıkmak / yıkılmak
- üstüne yok
- üstüne yormak
- üstüne yüklenmek
- üstüne yürümek
- üstüne / üstünüze afiyet!
- üstüne / üstünüze iyilik sağlık!
- üstüne / üstünüze sağlık ve şıfalar! -
9 short-change
verb (to cheat (a buyer) by giving him too little change.) parasının üstünü eksik vermek -
10 herausgeben
herausgeben <unreg, -ge-, h>2. v/i: können Sie (mir) auf 100 Mark herausgeben? 100 markın üstünü verebilir misiniz? -
11 üst
-
12 short-change
paranin üstünü eksik vermek; aldatmak, kandirmak